➤ www.e-haber.net’in haberine göre
Ankara 72. Asliye Ceza Mahkemesi, geçtiğimiz 23 Nisan’da yaşanan ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran olayla ilgili hazırlanan iddianameyi kabul etti. CHP’li vekillerin içinde bulunduğu otobüsün şoförü Gökhan Gülyurt hakkında, “görevi yaptırmamak için direnme” suçundan zincirleme şekilde 13 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Dava Günü Belli Oldu: İlk Duruşma 6 Ekim’de
Mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamenin incelemesini tamamladıktan sonra, davanın görülmesine karar verdi. İlk duruşma tarihi 6 Ekim 2025 olarak belirlendi. Bu tarih, davanın tarafları kadar, siyasi kamuoyunun da gündemine oturmuş durumda.
İddianameye göre, olayın yaşandığı gün olan 23 Nisan, CHP’li milletvekilleri ve genel başkan yardımcılarının da içinde bulunduğu 06 CHP 66 plakalı makam otobüsü, Gökhan Gülyurt tarafından kullanılıyordu. Araç, Hipodrom Caddesi’nden Talatpaşa Caddesi yönüne doğru seyir halindeydi.
Polislerin “Dur” İkazına Uyulmadı
Olayın merkezinde ise Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü‘nde görevli polis memurları Mehmet Ö., Okan A., Okan Y., Sare Y. ve Yasemin K. yer alıyor. Polisler, güzergâh bilgisi almak amacıyla aracı durdurmak istediklerini ve bu nedenle “dur” ikazında bulunduklarını belirtti.
Ancak iddiaya göre, şoför Gülyurt, bu uyarıya rağmen durmayarak görevli polislerin görevini yerine getirmesine engel oldu. Bu davranışın, Türk Ceza Kanunu’nun görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu öne sürüldü.
İddianamede şu ifadelere yer verildi:
“Polis memurlarının dur ihtarına rağmen aracın durmaması, kamu görevinin yerine getirilmesine zincirleme şekilde direnç gösterilmesi anlamına gelir. Bu durum, sanık hakkında ‘görevi yaptırmamak için direnme’ suçunun oluşmasına neden olmuştur.”
Gülyurt “Şüpheli” Olarak İfade Verdi
Hazırlanan iddianamede, Gökhan Gülyurt şüpheli olarak yer aldı. Polis memurları ise “müşteki” sıfatıyla dosyada yer buldu. Şoför Gülyurt’un ifadesinde, olay günü trafiğin yoğun olduğunu, CHP milletvekillerinin zamanında bir programa yetişmeleri gerektiğini ve bu nedenle durmamış olabileceğini belirttiği öğrenildi.
Savcılık ise bu gerekçeyi yeterli bulmayarak, görevli memurların işini yapmasına bilinçli şekilde engel olunduğu kanaatine vardı. Bu nedenle, 13 yıl 6 aya kadar hapis talebiyle iddianame düzenlendi.
Olayın ardından hem emniyet birimlerinin hem de CHP’nin kendi iç hukuk komisyonlarının süreci yakından takip ettiği bildiriliyor.
Siyasi Yorumlar ve Kamuoyundaki Yansımalar
Olayın kamuoyuna yansımasının ardından, siyasi cephede farklı yorumlar geldi. Bazı muhalefet partileri, polisin müdahalesini “orantısız” olarak değerlendirirken, bazı iktidar temsilcileri ise hukukun üstünlüğü vurgusu yaparak mahkeme sürecinin sağlıklı işlemesini beklediklerini dile getirdi.
Sosyal medyada da geniş yer bulan olay, özellikle “CHP otobüsüne yönelik polis müdahalesi”, “şoföre ceza istemi” ve “görevi yaptırmamak” etiketleriyle gündem oldu.
Olayın taraflarından biri olan CHP Grup Başkanvekili ise şu açıklamayı yaptı:
“Polisle herhangi bir gerilim yaşanmadı. Şoförümüz yalnızca yoğun trafik ve program baskısıyla hareket etti. Hukuki sürecin şeffaf şekilde yürütülmesini istiyoruz.”
Ancak emniyet kaynakları, polis memurlarının vücut kamerası kayıtlarının ve telsiz görüşmelerinin de dosyada delil olarak yer aldığını belirtti.
Sürecin Devamı Merak Konusu
Davada ilk duruşmanın 6 Ekim 2025 tarihinde yapılacak olması, hem yargının hem de kamuoyunun dikkatini bu dosyaya çevirdi. Ankara Adliyesi’nde görülecek davaya, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin hukuk temsilcilerinin de yoğun ilgi göstermesi bekleniyor.
Ayrıca davanın gidişatına göre, şoför hakkında adli kontrol, yurtdışı çıkış yasağı gibi ek tedbirlerin de alınabileceği değerlendiriliyor. Sürecin ilerleyen aşamalarında, otobüs içindeki diğer kişilerin tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceği henüz netlik kazanmadı.
İlgili gelişmeleri ve mahkeme sürecini anbean takip etmek için Ankara Haberler sitemizden güncel bilgilere ulaşabilirsiniz.
Bu tür olaylar, görevli kamu personeli ile vatandaşlar arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gündeme getiriyor. Özellikle kamuya açık alanlarda yaşanan bu tür gerilimli anlar, zamanla sadece yargı salonlarında değil, kamu vicdanında da tartılıyor.
Şoförün kastı olup olmadığı, mahkeme sürecinde ortaya çıkacak. Ancak dileğimiz, tarafsız ve adil bir yargılama ile gerçeklerin net şekilde gün yüzüne çıkmasıdır. Çünkü demokrasilerde hem kamu düzeni hem de kişisel haklar birbirinden ayrılmaz bir bütünlük arz eder.